PAYLAŞ
Özür Hallerinde Abdestin Hükmü
PDF'e AktarYazdır
 
Konu için seçtiğimiz başlıktan da anlaşılacağı üzere, konumuz, fıkıh kitaplarında “özürlünün abdesti baslı­ğı” altında incelenmiştir. Biz de bu konuyu Nuru’l İzah ve Şerhi Merakı’l Felah ve Merakı’l Felah’ın haşiyesi Tahtavi’den ve de diğer muteber fıkıh kitaplarımızdan istifade ederek sizlere aktarmaya çalışalım.

Devamlı burun kanaması, idrar tutamama, yaranın devamlı kanaması, devamlı yellenme, hayız ve nifas dı­şında kadınlarda daimi akıntı gibi abdesti bozan hastalıklara “özür”denir.


Özürlü:

İki namaz arasında örneğin; öğle na­mazı vaktinin girdiği andan itibaren ikindi namazı vaktinin girmesine kadar olan za­man içerisinde yukarıda zikrettiğimiz özür­lerden, abdest alıp öğle namazını kılacak kadar bir zaman beri olamayan kişidir.

Görüldüğü gibi bir kişiye özürlü denilebilmesi, özrün iki namaz arasını tamamen kapsaması (ki; buna hakiki istiab denir) ve­ya bu süre içerisinde bir müddet kesilse de bu müddet zarfında abdest alıp, o vaktin namazını kılmanın mümkün olmaması du­rumundadır. (Buna da hükmi istiab denir.)

 

Özürlünün Hükmü:

Her namaz vakti için abdest alır. Aldı­ğı abdestle o vakit içinde özürlülük kendi­siyle sabit olan özrün dışında abdesti bozan yellenme, küçük abdest gibi yeni bir şey meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vacib, sünnet, eda ve kaza namazı, cuma ve bayram namazı kılabilirler. Kabe’yi tavaf edebilir, Kur’an’ı Kerim’i tutabilirler.

Özürlünün abdesti, abdest aldığı bu vaktin çıkmasıyla bozulur. Yeni namaz vakti için yeniden abdest alması gerekmek­tedir.

Bir yaradan devamlı kan akması sebe­biyle özürlü olan kişinin, bu kanın bulaştı­ğı elbiseyle namaz kılması caizdir.

Buraya kadar anlatılanlar bir kişinin özürlülüğünün sabit olması için, bulunması gereken şartlardır. Özürlülük sabit olduktan sonra özrün sondaki vakitte bir defa bulun­ması, kişinin hâlâ özürlü sayılması için ye­terlidir.

Mesela; ikindi vakti içerisinde öğle vakti boyunca devam ettikten sonra, sadece bir defa kan gelmesi.

Tam bir namaz vakti; yani bir namaz vaktinin başından sonuna kadar, özür kesil­medikçe kişi özürlü olmaktan çıkmaz. Ke­silirse çıkar.

 

Özürle İlgili Meseleler:

Öğle ezanı okunmadan önce bir kimsenin kolundan kan akmaya başlasa, öğle namazı vakti girdikten sonra da de­vam etse, bu kişi ne yapmalıdır?

a)Önce akıntıyı herhangi bir yolla durdurmaya çalışmalı. Akıntıyı durdurma­ya muvaffak olursa, abdest alıp namazını kılar.

b)Akıntıyı durdurmaya muvaffak ola­mazsa, öğle namazı vaktinin çıkmasına az bir zaman; yani abdest alıp namazı kılacak bir vakit kalıncaya kadar bekler. Sonra akıntı devam etse de, abdest alıp namazı kılar.

c)İkindi ezanı okunduğunda akıntısı kesilmeyen bu kişi özürlü kabul edildiğin­den, akıntıyla beraber kıldığı öğle namazı geçerlidir.

İkindi namazını kılmak için vaktin so­nunu beklemesine gerek yoktur. Abdest alıp namazını geciktirmeden kılar.

 

Öğle namazı vaktinin girmesinden (velev az bir zaman) sonra bir kimsenin herhangi bir yerinden kan akmaya başlasa ve devam etse, bu kimse ne yapmalıdır?

a) Bir önceki meselede olduğu gibi herhangi bir yolla akıntıyı durdurmaya çalışmalıdır. Buna muvaffak olursa abdest alıp namazını kılar.

b) Eğer muvaffak olamazsa, vaktin sonunu beklemeyip namazını kılar.

c) Öğle namazını kılmak için vaktin sonunu beklediği gibi, akıntının devam etmesi durumunda ikindi namazını kılmak için devaktin sonunu bek­ler. Akşam namazı vaktinin girmesine az bir za­man kala akıntı ile beraber ikindi namazını kılar.

Bir önceki meseleden farklı olarak bu mesele­de, ikindi namazını kılmayı vaktin sonuna bırak­ması, akıntının öğle ile ikindi arasındaki zamanın tümünü kapsamamasındandır. Zira bu misalde akıntı öğle namazının vakti girdikten sonra başla­mıştır.

Bu itibarla kişi, öğle namazı vaktinin çıkma­sıyla özürlü olmamıştır. Özürlü olması akşam na­mazının vakti girinceye kadar akıntının devam et­mesiyle sabit olur.

Özürlülüğü sabit olunca, daha önce akıntıyla beraber kıldığı öğle ve ikindi namazları geçerli sa­yılır. Ancak; öğleden sonra başlayan bu kanama, ikindi namazı vakti içerisinde abdest alıp bu namazı kılacak kadar bir zaman kesilirse, ikindi namazını akıntının kesildiği bu zaman diliminde kılma­sı gerekli olduğu gibi, akıntıyla beraber kıldığı öğ­le namazını kaza etmesi de gereklidir. Çünkü özürlü olduğu sabit olmamıştır.

Güneşin doğumundan öğle namazına kadar olan vakit namaz vakti olmadığından, bu vakitte meydana gelen özürler, kişiyi özürlü yapmadığı gibi, daha önceden sabit olan özürlülüğü de kaldır­maz.

Buna binaen sabah namazının vakti girdikten, yani imsaktan bir süre sonra kişinin her hangi bir yerinden kan akmaya başlasa ve bu akıntı öğle na­mazı vaktine kadar, hatta öğle namazı vaktinin girmesinden sonra ikindi namazı vaktinin girmesi­ne az bir zaman kalana kadar devam edip kesilse, bu kişi özürlü olmaz. Çünkü tam bir namaz vakti akıntı gerçekleşmemiştir. Bu itibarla da akıntıyla beraber kılmış olduğu sabah namazını kaza eder.

Ancak, İkindi namazı vaktinin girmesiyle be­raber akıntı hâlâ devam ederse, kişi özürlü olur. Ve akıntıyla beraber kılmış olduğu sabah ve öğle namazları geçerli olur.

Ayrıca bir kimsenin daha önceden sabit olan özürlülüğü mühmel vakit olan güneşin doğmasıyla öğle namazı vaktinin girmesine kadar olan süre içerisinde tamamen kesilse de, özürlülük kalkmaz.

PDF'e AktarYazdır

BİR CEVAP BIRAK

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen buraya isminizi yazın